Pages

18 Ekim 2012 Perşembe

Olumlu Tutuma Sahip Olmak Değer Vermektir!


İstekli olmak bir şeyi yapmaya başlamanın ilk adımıdır derler. Çünkü istekliyseniz katılırsınız ve katılım sürecinde yaptığınız işe değer verirsiniz. Bu değer sizin o işi yapmadaki sürekliliğinizi artırır. Süreklilik ise bağlılık yaratır. Bir işi bağlılık derecesinde yapıyorsanız olumlu eğilim gösterirsiniz. Hayatın her değişkeninde durum benzerdir.

Sizler öğretmensiniz. Yani, çocuk ve gençlerin geleceklerini şekillendiren en güçlü paydaşsınız. Okul zamanınızı düşünün. Beden eğitimi öğretmeni olarak sınıflarınıza ayna tutun. Neler görürsünüz? Beden eğitimi dersinde gülen, eğlenen ve coşkuyla öğretim etkinliklerine katılan öğrenciler, disiplinli oldukları için derse düzenli katılan öğrenciler veya “bitse de gitsek” dercesine davranan öğrenciler…  Favoriniz hangi grup? “Birinci grup” der gibisiniz ama yok öyle grup. Çünkü siz sınıftaki herkesin öğretmenisiniz. Neden mi? Nedeni basit! Beden eğitimi öğretmenleri performans sporcusu yetiştirmezler. Öncelikle, öğrencilerinin düzenli olarak derse katılımlarını isterler onların yaşam boyu spor ve fiziksel aktivite alışkanlığı oluşturmalarına katkıda bulunurlar. Yetenekli öğrencileri de unutmayarak spor kulüplerine yönlendirirler. Unutmayın! Öğrenme etkin katılımla olur. Yaşantı geçirmek öğrenmenin temelidir. Öğrenmenin ilk adımı algıdır. Öğrenciler sizi ve beden eğitimi dersini nasıl algılar iseler o şekilde öğrenirler. Bu nedenle, öğretim sürecinde öğrencilerin beden eğitimi derslerine istekli katılıp olumlu tutum geliştirmelerini önemseyin. Karşılığını alacaksınız. Kocaman bir mutluluktur bu karşılık! Çünkü, olumlu tutuma sahi öğrenciler derse daha etkin katılacaklardır. Biraz açalım bu konuyu… Olumlu tutum ve değer verme hakkında konuşalım…

İnsanlar bir nesneye, kişiye, topluluğa, duruma ilişkin olarak olumlu tutum gösterirlerse başarılı olma olasılığı yüksek olur. Beden eğitimi derslerinde öğrettiğiniz bilgi ve becerilerde de durum böyledir. Öğrenciler ders programlarında yer alan her ders gibi beden eğitimi dersine ilişkin olarak da olumlu veya olumsuz tutum geliştirebilirler. Tutumun olumlu olması öğrenciler kadar sizleri motive eder. Ancak, öğrenciler olumlu tutuma sahip olmazlar almaya da açık olmazlar ve yeni öğrenmelere dönük yeterli eğilim göstermez.

Unutmayın! Eğitim-öğretim ortamında, olumlu tutumu sürdürme, olumsuzu olumluya çevirme ve yeni olumlu tutumlar kazandırmanın değişik yolları vardır. Örneğin, öğrencilerin beden eğitimine ilişkin olumlu tutumlarında; ilgi ve gereksinimlere dayanan programlar, öğretmenin öğretmedeki etkililiği, olumlu öğretmen davranışı, olumlu sınıf iklimi, öğrencinin yüksek benlik algısı, aile ve okul yönetiminin desteği, yeterli ve etkin kullanılan fiziki çevre, destekleyici arkadaş davranışları, geliştirici ölçme ve değerlendirme ve düzenli olarak fiziksel aktiviteye katılmak veya spor yapmak etkilidir.  Olumsuz tutumun ortaya çıkışında da ise; öğretmen merkezli ders işlemek, öğrencilerin öğretmenlerinin kendileri ile az ilgilendiklerini hissetmeleri,  kalabalık sınıflar, sıkılma ve utanma duyuları, gereksiz tekrar ve yüzeysellik, olumsuz sınıf iklimi, olumsuz akran davranışı ve düşük benlik algısı gelmektedir.

Öyleyse beden eğitimi öğretmenleri olarak neler yapalım?
1.      Ders planlarını yaparken öğrenci ilgi ve gereksinimlerine de yer verelim.
2.      Derslerde öğrencilere de söz verelim
3.      Her bir öğrenciyi anlamaya çalışalım.
4.      Öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayıcı bir fiziki ve sosyal çevre oluşturalım.
5.      Olumlu bir sınıf iklimi yaratalım.
6.      Nesnel ve geliştirici değerlendirme yapalım.
7.      Okul yönetimi ve velilerle işbirliği yapalım.
8.      Dersleri, basamaklı ve kolaydan zora şeklinde işleyelim.
9.      Kalabalık olmayan çalışma grupları oluşturalım.
10.  Utanan ve sıkılan öğrencilerin katılımlarını destekleyelim.
11.  Engelli öğrenciler ile kız öğrencilerin etkin katılımcı olmalarını teşvik edelim.
12.  Öğrencilerin ders dışında fiziksel aktivite ve egzersiz yapmalarını ve spor etkinliklerine katılmalarını teşvik edelim.

Sayılanlara benzer etkinlikler sonucunda derslerinizde öğrenci katılımının arttığını ve onların olumlu tutum düzeylerinin yükseldiğini göreceksiniz. Bu da, onların hareketi bir yaşam biçimine dönüştürmelerine katkı sağlayacaktır. Çünkü, isteyen yapar, yaptıkça değer verir, değer veren alışkanlık edinir.

Gıyasettin Demirhan
Hacettepe Üniversitesi

16 Ekim 2012 Salı

Hayat bir oyun sahnesi ise beden eğitimi öğretmeni oyunun dramaturgudur!


Hayatın bir oyun sahnesi olduğu söylemi ne kadar da heybetli bir metafordur. Heybeti, anlaşılması zor olan hayatın anlaşılabileceği iddiasından geliyor. Hayatın sırrına vakıf olmak belki çok zor ya da imkansız ama o sırrı küçük oyun sahnelerinde aramak denemeye değer.

Uzun yıllardır farklı kültürel ortamlarda beden eğitimi dersini alan öğrencilerle ve öğretmenlerle yaptığım görüşmelerden öğrendiğim, beden eğitimi dersinin de hayat gibi bir oyun sahnesi olduğu. Beden eğitimi öğretmenlerinin unutamadığım sözlerinden bir kaçı paylaşmak istiyorum: “Biz öğrenciye hayatı öğretiyoruz.”, “Öğrenciler burada birlikte hareket etmeyi öğreniyor.”,Öğrenciler burada kız erkek birlikte yaşamayı öğreniyorlar.”

Beden eğitimi öğretmenlerinin ve öğrencilerin anlatmak istedikleri “oyun, beden eğitimi öğretmeninin en temel malzemesidir”’ den öte bir şey. Aslında beden eğitimi dersinde bildiğimiz “oyun” dan ziyade bir “tiyatro oyunu” oynandığını söylemek daha doğru olabilir. Bir öğrenme etkinliği olarak oyun çok kıymetli fakat bir toplumsal alan olarak beden eğitimi ders ortamını anlayabilmek için tiyatro oyununu bir metafor olarak kullanmak da çok zihin açıcı.

Bir oyun olarak hayatın en güzel sergilenebileceği sahnelerden birisidir beden eğitimi dersi. Beden eğitimi öğretmeni de bu oyunun dramaturgudur.

Bir tiyatro çalışanı olarak dramaturg, bir metni düşünsel anlamda yorumlayarak anlamlı hale getirir ve sahneye koyar.  Yani metnin yazılı dilini sahne diline çevirir. Bu süreçte metnin oyuncular için anlamlandırılmasına yardımcı olmakla birlikte sahnenin – ses, ışık ve dekor vs.- oyuna hazır hale getirilmesini sağlar. Beden eğitimi öğretmeni de eğitim programlarını öğrencisi ve kendisi için anlamlı hale getirir ve ders ortamında sahneler. Bunun için programda yer alan öğrenme etkinliklerini öğrencisi için nasıl daha anlamlı hale getirebileceğini araştırır, programın kendi sahnesi (ders ortamı) için uygunluğunu sorgular ve gerekli düzenlemeleri yapar. Yani eğitim programının kendi öğrencileri tarafından anlamlandırılmasını sağlayıp, onu sahneye taşır.

Beden eğitimi ders ortamının bir oyun sahnesi olduğunu sadece oyun olsun diye söylemiyorumJ Ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu de hayatı farklı toplumsal alanların birlikteliği olarak ele alır ve her bir toplumsal alanı bir oyun metaforu ile açıklar. Kuramını anlayabilmek ve özellikle bilimsel araştırmalarda kullanabilmek zor olmakla birlikte, oyun metaforunun beden eğitimi alanında çalışanlar (akademisyenler ve öğretmenler) için çok zihin açıcı olduğunu düşünüyorum. Zira kendisi de kuramların birer kahince söylemler olmadığını, hayattan beslenerek hayatı beslediğini söyler. Kuram ve gerçek hayat birbirini besleyerek güçlenir ve değişimlere kapı açar. Yani, kuramlar toplumsal gerçekliği anlamamıza yardımcı olurlar ama ortaya çıkan problemleri görmek ve değiştirmek gücünü gerçekliğin kendisinden, deneyimlerden alırız. Bu nedenle beden eğitimi ders ortamını anlayabilmek ve değiştirebilmek için oyun sahnesinde yer almak kadar sırtımızı kuramlara yaslamak da elimizdeki kartları doğru oynamak bakımından gerekli.

Bourdiue’nun kuramı doğrultusunda oyun anlayışımızı birazcık genişletip toplumsal oyun alanına geçiş yapalım: Beden eğitimi ders ortamı öncelikle bir toplumsal alandır. Toplumsal alanı, farklı konumlara sahip bireylerin (oyuncuların) var olduğu ve kendine özgü bilgi ve değerlerin üretildiği bir alan olarak tanımlayabiliriz. Bu bilgi ve değerler öğrenme etkinlikleri aracılığıyla beden eğitimi öğretmenleri ve öğrenciler tarafından üretilir. Bu üretim sürecinde, alanda farklı konumlara sahip gruplar ve bireyler arasında gerçekleşen bir etkileşim vardır. Bu etkileşimin niteliğini ve nihai olarak öğrencilerin (oyuncuların) üretilen bilgiden yararlanmalarını belirleyen önemli etkenlerden birisi onların toplumsal kimlikleridir. Yani oyundaki karakterleridir.

Peki, bu oyuncuların toplumsal kimlikleri nelerdir? Mesela, toplumsal sınıfları, toplumsal cinsiyetleri, yaşları ve dinleri. Söz konusu beden eğitimi olunca bu kimliklerin kesiştiği farklı kimlikler de var: atletik becerisi yüksek olan ve olmayan öğrenciler, spor geçmişi olan ve olmayan öğrenciler, kilolu öğrenciler vb. Bir toplumsal alanda, alanın bir takım niteliklerine bağlı olarak oyunlarda egemen olan, oyunun merkezinde yer alan kimlikler vardır. Örneğin, bir toplumsal alan olarak beden eğitiminde, spor ve performans temelli bir program uygulanıyor ise spor geçmişi ve atletik becerisi yüksek olan erkek öğrencilerin oyunda daha ayrıcalıklı ve etkin olma olasılıkları yüksektir.

Bazı durumlarda bu oyunda güç ilişkilerinden kaynaklanan mücadeleler, çatışmalar gerçekleşir. Erkeklerle kızlar arasında, erkeklerin kendi arasında ve kızların kendi arasında. Bu mücadelede öğrenciler oyun alanındaki konumlarını belirlemeye çalışırlar. Örneğin atletik erkek öğrenciler daha merkezi bir konumda yer alırken bazı kız öğrenciler daha kenarda yer almayı tercih edebilirler. Ki bu tercih “renkler ve zevkler tartışılmaz” diyerek hafife alınacak bir tercih değildir.

Oyun metaforunu farklı bağlamlarda da tartışabiliriz elbet. Fakat bağlam ne olursa olsun, bir oyun sahnesi olarak beden eğitimi ders ortamında oynanan oyunun bir zihinsel haritasını çıkarmak giderek daha fazla önem kazanıyor. Öğrenciler için, öğretmenler için, akademisyenler için, bizim coğrafyamızda politikacılar için… Bu zihinsel haritanın çıkarılmasında oyunu sahneleyen dramaturgların yani beden eğitimi öğretmenlerinin rolü çok önemli. Onlar olmadan arzulanan oyun sahnelenemez, arzulanan hayat yaşanamaz!

Canan Koca
Hacettepe Üniversitesi

Eğlence mi Rekabet mi Motive Eder?



Beden eğitimi dersi neden bazı öğrenciler için bütün hafta iple çekilen ders iken bazı öğrenciler için rapor alınıp kaçılan ders olmaktan kurtulamıyor? Bunun nedeni bazı öğrencilerin beden eğitimi dersine iliskin motivasyonlarının yüksek iken bazılarının düşük olması olabilir mi? Peki bu motivasyonu besleyen ne olabilir? Eğlence? Rekabet?

Beden eğitimi dersinin, fiziksel performansın akranların önünde alenen sergilendiği ortam olması nedeniyle, özellikle ergenlik dönemindeki öğrenciler için, diğer derslerden farklı bir konumda olması normal karşılanabilir. Bedene yönelik algının şekillendiği ve bu algıyla beraber bazı endişelerin ortaya çıktığı ergenlik döneminde öğrencilerin birbirlerinin karşısında performans sergilemesi ve öğretmenin bu performansları değerlendirip not vermesi öğrenciler için hayli stresli olmalı. Hele bir de öğretmen not verirken öğrenciler arasında bir karşılaştırma yapıyorsa öğrencilerin işi zor. Kişiler arası “rekabet”in desteklendiği bir beden eğitimi ortamının her öğrenci için aynı oranda “eğlenceli” olacağı tahmin edilebilir mi? Rekabetin eğlence ile aynı anlama gelmesi her birey için mümkün olabilir mi?

Öğrencilerin, basit bir fiziksel performans yarışı ile birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamak ya da ders içindeki etkinliklerde “iyi” ve/veya “kötü” performansları nitelendirmek başta basit bir eylem olarak görülebilir ama öğrenci üzerindeki psikolojik etkisi ne yazık ki daha derin ve uzun vadeli. Araştırmalar, öğrencilerin kişiler arası rekabetin vurgulandığı ortamlarda eğlenmediklerini, aksine akranlarıyla rekabete ve kazanma/kaybetmeme sonucuna odaklandıkları için kaygı ve stres gibi olumsuz psikolojik durumlar yaşadıklarını ortaya koyuyor. Beden eğitimi dersinde edinilen olumsuz yaşantıların, öğrencilerin zaman içinde beden eğitimi dersine ve ileride fiziksel aktiviteye yönelik olumsuz tutum geliştirmelerine sebep olduğunu biliyoruz. Peki, beden eğitimi dersinde “eğlence” ve “rekabet” arasındaki hassas denge nasıl kurulabilir?

Ames, Elliot ve arkadaşları (1988) tarafından kullanılan “motivasyonel iklim” kavramı bize yardımcı olabilir. Motivasyon, hedeflerimizi gerçekleştirme çabalarımızı yönlendirme süreci, yani kısaca davranışlarımızın sebebi olarak açıklanabilir. Motivasyonel iklim ise bireylerin öğrenme ortamlarında nasıl hedefler belirlediklerini ve bu hedefleri nasıl gerçekleştirdiklerini şekillendirir. 

Bireylerin ortamın yapısını nasıl algıladıkları ve yorumladıkları dersin motivasyonel iklimini değiştirebilir. Beden eğitimi dersinin üç farklı motivasyonel atmosferi olabilir: ustalık, performans yaklaşımı ve performans kaçınımı. İklim bunlardan biri, bir kaçı ya da kombinasyonu olabilir.

Ustalık iklimi, öğrencinin başarı, bireysel gelişim ve çaba harcamada kendi performansını ölçüt olarak almasına dayalıdır. Yani öğrenci, arkadaşlarının performanslarıyla ilgilenmez, aksine kendi gelişimine odaklandığı için etkinliklere katılmaktan zevk alır. Buna karşın performans yaklaşımı iklimi, en iyi olmaya ve kazanmaya odaklandığı için öğrencinin hedefi az çaba harcayarak tüm arkadaşlarından daha iyi performans sergilemektir. Performans kaçınımı iklimi ise tam aksine, etkinliklerde en kötü olmamaya ve kaybetmemeye odaklanıldığı iklimdir. Öğrenci yalnızca kaybetmemeye odaklanır ve sadece en kötü olmayacak kadar çaba sarfeder.

Araştırmalar ustalık ikliminin yaratıldığı bir beden eğitimi dersinde öğrencilerin çaba gösterdiklerini, zorluklar karşısında direndiklerini, dersten tatmin olduklarını ve derse yönelik olumlu tutum geliştirdiklerini ortaya koyuyor. Performans kaçınımı ikliminin öğrencilerin bilişsel ve duyuşsal özellikleri üzerine olumsuz etkileri ile ilgili araştırma sonuçları istikrarlı iken, performans yaklaşımı ikliminin etkileri konusundaki araştırma sonuçları tutarsız. Fakat dersin motivasyonel ikliminin ustalık iklimi yönünde baskın olduğu bir beden eğitimi ders ortamının kuşkusuz öğrencileri her yönden desteklediği kabul ediliyor.

Öğrenciler için bu kadar önemli olan dersin motivasyonel iklimi öğretmen tarafından oluşturulduğu ve değiştirilebildiği için öğretmenlere çok iş düşüyor. Ustalık motivasyonel iklimini destekleyen bir beden eğitimi ders ortamı yaratmak için; derslerde alıştırmalardan, oyunlardan ve yarışlardan önce öğrencilere hedeflerinin birbirleriyle rekabet etmek olmadığı, o etkinlik için kendi sınırlarını düşünerek koydukları hedeflere ulaşmaya çalışmak olduğu söylenir. Yani rekabet vurgusunun dersin hiçbir bölümünde yapılmamasına dikkat edilir. Öğrenciler, daha önceki performanslarına göre kaydettikleri gelişim göz önüne alınarak değerlendirilir. Ayrıca öğrencilere, yalnızca fiziksel performanslarına ilişkin notlar verilmez ve değerlendirme ölçütleri esnek tutulur. Böylece öğrenciler birbirleriyle rekabet etmeye değil, etkinlikten zevk almaya ve eğlenmeye odaklanırlar, bu da istendik yönde bir motivasyon sağlar.

Ancak tam aksine, etkinliklerde rekabet desteklenirse; birinci, ikinci ve üçüncü olan/en çok şutu atan/en fazla sayıyı yapan/kazanan ve fiziksel olarak yetenekli öğrenciler ön plana çıkarılırsa ya da onlara ayrıcalık tanınırsa (Ders malzemelerini toplamama, daha fazla soru sorma hakkı ya da takım kaptanı olma hakkı vb.); öğretmen tarafından önceden belirlenmiş ölçütlere göre öğrenciler tek tek sınav yapılırsa; sınav sırasında tüm öğrencilerin sınav olan arkadaşlarının performansını izlediği bir ortam yaratılırsa performans yaklaşımı motivasyonel iklimi algısı güçlendirilir. Benzer şekilde derslerde yapılan tüm etkinliklerde sonuncu olan/en az şut atan/en az sayıyı yapan/kaybeden ve fiziksel olarak yetenekli olmayan öğrenciler ön plana çıkarılır ya da onlara arkadaşlarından farklı uygulamalar yaptırılırsa (Beceri düzeyini geliştirene kadar ayrı çalışma, ders malzemelerini toplama, sınıf defterini getirme, takım kaptanı olamama vb.) performans kaçınımı motivasyonel iklimi algısı güçlendirilmiş olur. Yani “en iyi” olanın ön plana çıkarılması ya da ödüllendirilmesi ile “en kötü” olanın geri planda bırakılmasının öğrencide uzun vadede yarattığı olumsuz etkiler benzerdir.

Motivasyon pek çok bilişsel, duyuşsal ve devinişsel özelliğin gelişiminde anahtar rol oynar. Dolayısıyla beden eğitimi derslerinin motivasyonel ikliminin istendik yönde kontrol altına alınması çok önemli. Dersi planlar ya da uygularken her öğrencinin öğrenme hızının, fiziksel ve bilişsel yeterliliklerinin, ilgi, yetenek ve tutumunun farklı olduğu hesaba katılmaz, öğrencilerin kendi hızlarında öğrenmelerine izin verilmez ve ölçme ve değerlendirme bireyselleştirilmez ise beden eğitiminin gücünü etkili kullanamamış oluruz. Unutmamalıyız ki en yetenekli öğrenciler bile öğrenmek için motive olmazlarsa öğrenemezler!

Gökçe Erturan İlker
Pamukkale Üniversitesi

Beden Eğitimi Dersinde Teknoloji Kullanmak Öğretmene Nasıl Bir Fayda Sağlar?


Teknolojinin temel işlevi günlük yaşam dâhil olmak üzere her alanda insan yaşamını kolaylaştırmak. Peki, beden eğitimi dersinin planlanmasında, işlenmesinde ve değerlendirilmesinde teknoloji beden eğitimi öğretmeninin işini ne kadar kolaylaştırır?

Günümüz dünyasında, bilgisayar, video kamera, projektör, ses sistemi ve bilgisayar yazılım programları gibi eğitim ortamında kullanılabilecek genel teknolojik araçlara birçoğumuz aşinayız. Bunların dışında beden eğitimi derslerinde kullanılmak üzere bireyin fiziksel uygunluk, motor beceri ve beslenme alışkanlıklarının düzeyini tespit etmek ve geliştirmek üzere üretilmiş teknolojik araçlar ve bunların kullanımı için geliştirilmiş bilgisayar yazılım programları da öğretmenlerin kullanımına sunulmakta. Beden eğitimi dersinde bu araçlar kullanılarak öğrencilerin fiziksel uygunluk düzeylerinin farkına varmalarının ve geliştirmelerinin sağlanması kolaylaşır. Çünkü bu araçlar, öğrenci ile öğretilecek konu arasındaki etkileşimin öğrencinin anlayacağı düzeye indirgemesine yardımcı olur. Bu kolaylığın ve rahatlığın sağlanması için beden eğitimi öğretmenlerinin teknoloji ürünlerini kullanmaları anlamında teknoloji kullanım yeterliliklerine sahip olmaları çok önemli.

Teknoloji kullanım yeterliklerini de genel ve alana özgü yeterlikler olarak inceleyelim. Genel teknoloji kullanımı olarak karşımıza bilgisayar yazılım programlarının kullanımı, donanım işletim sistemleri bilgisi, bilgisayar giriş birimleri, arıza teşhis ve internet kullanımı çıkar. Bilgisayar yazılım programlarında öğretmenin shaip olması gereken yeterlikleri, kelime işlem programında (Word) dosya oluşturma, inceleme, taşıma, silme adını değiştirme, tekrar kayıt etme ve yazdırma işlemleri ile tablo ve grafik (excel) programında dosya oluşturma, basit matematiksel işlemleri yapabilme, bununla birlikte sunu hazırlama gibi sıralayabiliriz. Internet kullanımda ise internet adresi almak, mesaj alıp göndermek, dosya fotoğraf eklemek sosyal paylaşım sitelerine üye olmak, tartışma gruplarına katılmak ve e-posta grubu oluşturabilmek. Bu sıralananlar öğretmenin alana özgü teknolojik araçları kullanabilmesinin temelini oluşturacak yeterliliklerdir. Beden eğitimi öğretmenleri bu ürünler aracılığıyla ders planlarını, çalışma yapraklarını hazırlayabilir, öğrencilerin performans ödevlerini değerlendirebilir. Derse başlamadan önce öğrenilecek konu ile ilgili sunum programının yardımı ile derste öğrenilecek olan becerinin videosunun izlenmesi, doğru tekniği gösteren fotoğrafların öğrencilerle paylaşılması derse olan ilginin ve motivasyonu arttırır.

Beden eğitimi alanına özgü ürünler ise aerobik kapasite ölçen araçlar (koşu bantı, bisiklet..gibi), aktivite sırasında monitör kullanımı (kronometre, pedometre, akselorometre…vb), boy-kilo ölçer elektronik cihazlar, kalp atım hızı ölçer (polar), fitnesgram, teknolojik araçların bilgisayar yazılımı programlarıdır (verileri bilgisayar ortamına aktarılması ve sonuçların alınması- öğrencinin boy-vücut ağırlığını excel programına yazıp beden kitle indeksini hesaplama gibi).
Günümüzde aşırı kilo ve yeme bozukluklarının ve inaktivitenin çocuk ve gençlerde artmakta olduğunu görüyoruz.  Okul beden eğitiminin çocuklara ve gençlere en önemli katkısı onlara yaşam boyu fiziksel aktivite alışkanlığını kazandırarak aktif bir yaşam olanağı sunmaktır. Beden eğitimi öğretmeni teknoloji ürünlerini kullanarak öğrencilere bu alışkanlığı kazandıracak bilgiler sunabilir. Örneğin, vücut kompozisyon ölçer araçlarının kullanılması sonucunda vücut kitle indeksinin hesaplanması ve fitnesgram araçlarını kullanarak öğrencilerin vücut kompozisyon ve fiziksel uygunluk düzeyleri hakkında genel bilgi edinmelerini sağlayabilir. Ayrıca öğrenciler, veri tabanı kayıt tutma, tablolama, ve derecelendirme programlarını kullanarak kendi egzersiz programlarını yapabilirler.

Sonuç olarak sorunun cevabına bu bilgiler ve örnekler doğrultusunda baktığımızda etkili teknoloji kullanımı dersin planlamasında, işlenmesinde ve değerlendirmesinde öğretmene kolaylık sağlayacağını görmekteyiz.

Yeşim Bulca
Hacettepe Üniversitesi

14 Ekim 2012 Pazar

Yazılarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?

Bir günce niteliğinde olacak olan bu blog, spor eğitimi ile ilgili gündelik hayat deneyimlerimizi paylaştığımız yazılarımızdan oluşur. Deneyimlerimiz bazen bir derste, spor ve fiziksel aktivitede, bazen bir bilimsel araştırma sürecinde, bazen de bir akademik yazıyı yazma/okuma aşamasında içinde bulunduğumuz zihinsel, ruhsal, sosyal ve fiziksel pratiklerdir. Kendi deneyimlerinizi meslekdaşlarınızla paylaşmak isterseniz, bu blog iyi bir aracı olabilir. 

Aşağıda sıraladığımız ölçütlerin deneyimlerimizi yazabilmemizde bizlere yol gösterici olacağını ve okurların yazdıklarımızı anlayabilme kolaylığını sağlayacağını düşünüyoruz:

  • Yazar, var ise konu ile ilgili kendi deneyimlerini yazıya yansıtmalıdır. Eğer o konuda yazarın kişisel bir deneyimi yok ise, yazıda mümkün olduğunca uygulamaya yönelik örnekler verip, literatür taraması tarzında yazmaktan kaçınmalıdır.
  • Öncelikle yazının verilmek istenen bir mesajı olmalı ve sonunda bu mesaj net olarak ifade edilmelidir.
  • Yazı içerisinde, ilgili konunun kuramcısından ya da kavramlardan okuru bilgilendirmek adına bahsedilebilir.
  • Her zaman olmasa da yazının giriş, gelişme ve sonuç bölümleri arasında bir bütünlük sağlanmasına dikkat edilmelidir.
  • Yazar kendi fikirlerine, kendi yorumlarına ağırlık vermelidir.
  • Anlatılan konu çok uzunsa farklı farklı yazılar altında toplanabilir.
  • Gerekirse önemli noktalar maddeler halinde belirlenip yazılabilir, bazen bu yazar için de okur için de kolaylaştırıcı olabilir.
  • Başlık, yazıyı okur için cazip kılar,bu nedenle başlığın ilgi çekici olması önemlidir.  
  • Yazıda mümkün olduğunca konuşma dili tercih edilmelidir.      
  • Yazı uzunluğu en fazla 800 kelime olmalıdır.
  • Yazıda dipnotlar kullanılabilir.
  • Yazı açık, anlaşılır olmalıdır ve imla hatası yapmamaya dikkat edilmelidir.
Yazılarınızı gokce.erturan@gmail.com ya da dehunuk@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

 
Esra