Pages

18 Ekim 2012 Perşembe

Olumlu Tutuma Sahip Olmak Değer Vermektir!


İstekli olmak bir şeyi yapmaya başlamanın ilk adımıdır derler. Çünkü istekliyseniz katılırsınız ve katılım sürecinde yaptığınız işe değer verirsiniz. Bu değer sizin o işi yapmadaki sürekliliğinizi artırır. Süreklilik ise bağlılık yaratır. Bir işi bağlılık derecesinde yapıyorsanız olumlu eğilim gösterirsiniz. Hayatın her değişkeninde durum benzerdir.

Sizler öğretmensiniz. Yani, çocuk ve gençlerin geleceklerini şekillendiren en güçlü paydaşsınız. Okul zamanınızı düşünün. Beden eğitimi öğretmeni olarak sınıflarınıza ayna tutun. Neler görürsünüz? Beden eğitimi dersinde gülen, eğlenen ve coşkuyla öğretim etkinliklerine katılan öğrenciler, disiplinli oldukları için derse düzenli katılan öğrenciler veya “bitse de gitsek” dercesine davranan öğrenciler…  Favoriniz hangi grup? “Birinci grup” der gibisiniz ama yok öyle grup. Çünkü siz sınıftaki herkesin öğretmenisiniz. Neden mi? Nedeni basit! Beden eğitimi öğretmenleri performans sporcusu yetiştirmezler. Öncelikle, öğrencilerinin düzenli olarak derse katılımlarını isterler onların yaşam boyu spor ve fiziksel aktivite alışkanlığı oluşturmalarına katkıda bulunurlar. Yetenekli öğrencileri de unutmayarak spor kulüplerine yönlendirirler. Unutmayın! Öğrenme etkin katılımla olur. Yaşantı geçirmek öğrenmenin temelidir. Öğrenmenin ilk adımı algıdır. Öğrenciler sizi ve beden eğitimi dersini nasıl algılar iseler o şekilde öğrenirler. Bu nedenle, öğretim sürecinde öğrencilerin beden eğitimi derslerine istekli katılıp olumlu tutum geliştirmelerini önemseyin. Karşılığını alacaksınız. Kocaman bir mutluluktur bu karşılık! Çünkü, olumlu tutuma sahi öğrenciler derse daha etkin katılacaklardır. Biraz açalım bu konuyu… Olumlu tutum ve değer verme hakkında konuşalım…

İnsanlar bir nesneye, kişiye, topluluğa, duruma ilişkin olarak olumlu tutum gösterirlerse başarılı olma olasılığı yüksek olur. Beden eğitimi derslerinde öğrettiğiniz bilgi ve becerilerde de durum böyledir. Öğrenciler ders programlarında yer alan her ders gibi beden eğitimi dersine ilişkin olarak da olumlu veya olumsuz tutum geliştirebilirler. Tutumun olumlu olması öğrenciler kadar sizleri motive eder. Ancak, öğrenciler olumlu tutuma sahip olmazlar almaya da açık olmazlar ve yeni öğrenmelere dönük yeterli eğilim göstermez.

Unutmayın! Eğitim-öğretim ortamında, olumlu tutumu sürdürme, olumsuzu olumluya çevirme ve yeni olumlu tutumlar kazandırmanın değişik yolları vardır. Örneğin, öğrencilerin beden eğitimine ilişkin olumlu tutumlarında; ilgi ve gereksinimlere dayanan programlar, öğretmenin öğretmedeki etkililiği, olumlu öğretmen davranışı, olumlu sınıf iklimi, öğrencinin yüksek benlik algısı, aile ve okul yönetiminin desteği, yeterli ve etkin kullanılan fiziki çevre, destekleyici arkadaş davranışları, geliştirici ölçme ve değerlendirme ve düzenli olarak fiziksel aktiviteye katılmak veya spor yapmak etkilidir.  Olumsuz tutumun ortaya çıkışında da ise; öğretmen merkezli ders işlemek, öğrencilerin öğretmenlerinin kendileri ile az ilgilendiklerini hissetmeleri,  kalabalık sınıflar, sıkılma ve utanma duyuları, gereksiz tekrar ve yüzeysellik, olumsuz sınıf iklimi, olumsuz akran davranışı ve düşük benlik algısı gelmektedir.

Öyleyse beden eğitimi öğretmenleri olarak neler yapalım?
1.      Ders planlarını yaparken öğrenci ilgi ve gereksinimlerine de yer verelim.
2.      Derslerde öğrencilere de söz verelim
3.      Her bir öğrenciyi anlamaya çalışalım.
4.      Öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayıcı bir fiziki ve sosyal çevre oluşturalım.
5.      Olumlu bir sınıf iklimi yaratalım.
6.      Nesnel ve geliştirici değerlendirme yapalım.
7.      Okul yönetimi ve velilerle işbirliği yapalım.
8.      Dersleri, basamaklı ve kolaydan zora şeklinde işleyelim.
9.      Kalabalık olmayan çalışma grupları oluşturalım.
10.  Utanan ve sıkılan öğrencilerin katılımlarını destekleyelim.
11.  Engelli öğrenciler ile kız öğrencilerin etkin katılımcı olmalarını teşvik edelim.
12.  Öğrencilerin ders dışında fiziksel aktivite ve egzersiz yapmalarını ve spor etkinliklerine katılmalarını teşvik edelim.

Sayılanlara benzer etkinlikler sonucunda derslerinizde öğrenci katılımının arttığını ve onların olumlu tutum düzeylerinin yükseldiğini göreceksiniz. Bu da, onların hareketi bir yaşam biçimine dönüştürmelerine katkı sağlayacaktır. Çünkü, isteyen yapar, yaptıkça değer verir, değer veren alışkanlık edinir.

Gıyasettin Demirhan
Hacettepe Üniversitesi

16 Ekim 2012 Salı

Hayat bir oyun sahnesi ise beden eğitimi öğretmeni oyunun dramaturgudur!


Hayatın bir oyun sahnesi olduğu söylemi ne kadar da heybetli bir metafordur. Heybeti, anlaşılması zor olan hayatın anlaşılabileceği iddiasından geliyor. Hayatın sırrına vakıf olmak belki çok zor ya da imkansız ama o sırrı küçük oyun sahnelerinde aramak denemeye değer.

Uzun yıllardır farklı kültürel ortamlarda beden eğitimi dersini alan öğrencilerle ve öğretmenlerle yaptığım görüşmelerden öğrendiğim, beden eğitimi dersinin de hayat gibi bir oyun sahnesi olduğu. Beden eğitimi öğretmenlerinin unutamadığım sözlerinden bir kaçı paylaşmak istiyorum: “Biz öğrenciye hayatı öğretiyoruz.”, “Öğrenciler burada birlikte hareket etmeyi öğreniyor.”,Öğrenciler burada kız erkek birlikte yaşamayı öğreniyorlar.”

Beden eğitimi öğretmenlerinin ve öğrencilerin anlatmak istedikleri “oyun, beden eğitimi öğretmeninin en temel malzemesidir”’ den öte bir şey. Aslında beden eğitimi dersinde bildiğimiz “oyun” dan ziyade bir “tiyatro oyunu” oynandığını söylemek daha doğru olabilir. Bir öğrenme etkinliği olarak oyun çok kıymetli fakat bir toplumsal alan olarak beden eğitimi ders ortamını anlayabilmek için tiyatro oyununu bir metafor olarak kullanmak da çok zihin açıcı.

Bir oyun olarak hayatın en güzel sergilenebileceği sahnelerden birisidir beden eğitimi dersi. Beden eğitimi öğretmeni de bu oyunun dramaturgudur.

Bir tiyatro çalışanı olarak dramaturg, bir metni düşünsel anlamda yorumlayarak anlamlı hale getirir ve sahneye koyar.  Yani metnin yazılı dilini sahne diline çevirir. Bu süreçte metnin oyuncular için anlamlandırılmasına yardımcı olmakla birlikte sahnenin – ses, ışık ve dekor vs.- oyuna hazır hale getirilmesini sağlar. Beden eğitimi öğretmeni de eğitim programlarını öğrencisi ve kendisi için anlamlı hale getirir ve ders ortamında sahneler. Bunun için programda yer alan öğrenme etkinliklerini öğrencisi için nasıl daha anlamlı hale getirebileceğini araştırır, programın kendi sahnesi (ders ortamı) için uygunluğunu sorgular ve gerekli düzenlemeleri yapar. Yani eğitim programının kendi öğrencileri tarafından anlamlandırılmasını sağlayıp, onu sahneye taşır.

Beden eğitimi ders ortamının bir oyun sahnesi olduğunu sadece oyun olsun diye söylemiyorumJ Ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu de hayatı farklı toplumsal alanların birlikteliği olarak ele alır ve her bir toplumsal alanı bir oyun metaforu ile açıklar. Kuramını anlayabilmek ve özellikle bilimsel araştırmalarda kullanabilmek zor olmakla birlikte, oyun metaforunun beden eğitimi alanında çalışanlar (akademisyenler ve öğretmenler) için çok zihin açıcı olduğunu düşünüyorum. Zira kendisi de kuramların birer kahince söylemler olmadığını, hayattan beslenerek hayatı beslediğini söyler. Kuram ve gerçek hayat birbirini besleyerek güçlenir ve değişimlere kapı açar. Yani, kuramlar toplumsal gerçekliği anlamamıza yardımcı olurlar ama ortaya çıkan problemleri görmek ve değiştirmek gücünü gerçekliğin kendisinden, deneyimlerden alırız. Bu nedenle beden eğitimi ders ortamını anlayabilmek ve değiştirebilmek için oyun sahnesinde yer almak kadar sırtımızı kuramlara yaslamak da elimizdeki kartları doğru oynamak bakımından gerekli.

Bourdiue’nun kuramı doğrultusunda oyun anlayışımızı birazcık genişletip toplumsal oyun alanına geçiş yapalım: Beden eğitimi ders ortamı öncelikle bir toplumsal alandır. Toplumsal alanı, farklı konumlara sahip bireylerin (oyuncuların) var olduğu ve kendine özgü bilgi ve değerlerin üretildiği bir alan olarak tanımlayabiliriz. Bu bilgi ve değerler öğrenme etkinlikleri aracılığıyla beden eğitimi öğretmenleri ve öğrenciler tarafından üretilir. Bu üretim sürecinde, alanda farklı konumlara sahip gruplar ve bireyler arasında gerçekleşen bir etkileşim vardır. Bu etkileşimin niteliğini ve nihai olarak öğrencilerin (oyuncuların) üretilen bilgiden yararlanmalarını belirleyen önemli etkenlerden birisi onların toplumsal kimlikleridir. Yani oyundaki karakterleridir.

Peki, bu oyuncuların toplumsal kimlikleri nelerdir? Mesela, toplumsal sınıfları, toplumsal cinsiyetleri, yaşları ve dinleri. Söz konusu beden eğitimi olunca bu kimliklerin kesiştiği farklı kimlikler de var: atletik becerisi yüksek olan ve olmayan öğrenciler, spor geçmişi olan ve olmayan öğrenciler, kilolu öğrenciler vb. Bir toplumsal alanda, alanın bir takım niteliklerine bağlı olarak oyunlarda egemen olan, oyunun merkezinde yer alan kimlikler vardır. Örneğin, bir toplumsal alan olarak beden eğitiminde, spor ve performans temelli bir program uygulanıyor ise spor geçmişi ve atletik becerisi yüksek olan erkek öğrencilerin oyunda daha ayrıcalıklı ve etkin olma olasılıkları yüksektir.

Bazı durumlarda bu oyunda güç ilişkilerinden kaynaklanan mücadeleler, çatışmalar gerçekleşir. Erkeklerle kızlar arasında, erkeklerin kendi arasında ve kızların kendi arasında. Bu mücadelede öğrenciler oyun alanındaki konumlarını belirlemeye çalışırlar. Örneğin atletik erkek öğrenciler daha merkezi bir konumda yer alırken bazı kız öğrenciler daha kenarda yer almayı tercih edebilirler. Ki bu tercih “renkler ve zevkler tartışılmaz” diyerek hafife alınacak bir tercih değildir.

Oyun metaforunu farklı bağlamlarda da tartışabiliriz elbet. Fakat bağlam ne olursa olsun, bir oyun sahnesi olarak beden eğitimi ders ortamında oynanan oyunun bir zihinsel haritasını çıkarmak giderek daha fazla önem kazanıyor. Öğrenciler için, öğretmenler için, akademisyenler için, bizim coğrafyamızda politikacılar için… Bu zihinsel haritanın çıkarılmasında oyunu sahneleyen dramaturgların yani beden eğitimi öğretmenlerinin rolü çok önemli. Onlar olmadan arzulanan oyun sahnelenemez, arzulanan hayat yaşanamaz!

Canan Koca
Hacettepe Üniversitesi
 
Esra